Sana bir şiir yazmak istiyorum
Bir şiir ki seni bana getirsin mısra mısra;
Bir şiir ki beni çırılçıplak,
Gözlerimin renginden başka giz bırakmadan tariflesin.
Gözlerim, yeşilden sarıya çalan
Kirli bir İstanbul denizinin rengidir.
Şiir lügatimdir, imge namusum;
Fakat kaleminden ve gündemimden,
Gönlünü kan revan içinde bırakmak pahasına
Parçalayarak gövdesini
Ve mürekkebini dökerek gönül vahasına,
Aşkı söküp atmış
Başka bir şair tanımamışsındır.
Öyle şairler imgelerine gizlerdi aşkı
Ve bir kuş uçumu iki mısra arasında
Bir dehlizde rastlardın mutlaka aşka, hasrete, vuslata.
Şimdi sen bu imgeden bir anlam bulacaksın,
Gez, gezmeye takatin varsa benim şiir atlasımda
Anla kaç fersah olmuş geride bırakalı yüreğimi.
Etten, kandan ve bin acıdan mürekkep,
O bölük pörçük et parçasının yerine
Sırtımdaki bıçakların çeliğinden müeddep
Ve kanatlarımdaki yaraların kabuğundan eriterek,
Kalemime mürekkep yerine kan pompalayan
Tunçtan bir protez taktım.
Aşkın imgelerini verdim ateşe,
Nemruttan daha büyük bir ateş yaktım.
Şimdi eğer bana yeniden şarkılar yazdıracaksan
Ve kafamın içinde seni gördüm göreli büyüyen
“yüreğinin tunç olması,
Acılar çekmene bir engel teşkil etmez”
Tezini ispata kalkışacaksan,
Bu bir dur yalvarışıdır!
Sessizliğime ihanet ettik,
Şimdi sen bu yalvarışla yüzleş.
Unutma, gönülden ırak olmaz.
Her giden, her susan bilir de taksirini;
Oysa mesafeler rüzgardır, aşksa ateş.
Aksine ateşin gücü belirler rüzgarın tesirini,
Rüzgar değiştiremez olacakları.
Hiçbir şey söndürmesin ocakları
0
0
0