kırık dökük bir ömür kıyısında gezdiğin
telaşlı iş yaşamak çarpa çarpa dertlere
en yakından uzağa etrafında gördüğün
bakınıp duruyorsun ölümlü suretlere
makaslıyor tenini içerinde bir sancı
ne sebebi bilinir ne de belli faili
dolaştığın her sokak sanki sana yabancı
hiç tanıdık gelmiyor etrafın şemaili
ne memleket burası, hangi rüzgâr savurdu
geçerken mi uğradın bu ihtiyar beldeye
her gün ayrı bir soru gelip kapında durdu
nereye bu yolculuk, bu koşturma ne diye
her ne yana çevrilse gözlerinden fırlayan
sendeleyen bir bakış, biraz yorgun ve silik
ederini dünyanın bir anda sıfırlayan
ta doğuştan alnına mühürlenmiş fanilik
sabır sınanmasıyla yüreğin yangın yeri
süzülür dudağından uçurduğun niyazlar
gökyüzünün kapanır uçsuz mavilikleri
sıyrılır ellerinden bitmez sanılan yazlar
dudağında bir acı, burkuntulu tat durur
ve göğsünde eğreti şu yaşama hevesi
saçlarına usulca busesini kondurur
bir serinlik fısıldar sonsuzluğun nefesi
bu hayat hep böyledir orta yerinden kırar
ne çekilmez bir yüke nasıl omuz verdiysen
geçer fasl-ı ömrümüz görmez yeni bir bahar
yetinmek zorundasın bir kere yeşerdiysen
(0) Yorum
Yorum Yaz