…Bil ki, sevgi makamı çok şerefli bir makamdır.
Gene bil ki, sevgi varoluşun aslıdır…
Muhyiddin İbn Arabi Hicri 27 Ramazan 539 Kadir gecesibde Mürsiye’de dünyaya gelmiştir. Babasının kaynaklardan ilim ve irfan sahibi olduğunu görmekteyiz. Çünkü babası İbn Rüşd ile dostluk geçirmiştir. Daha çocukken İbn Arabi, İbn Rüşd ile tanışma fırsatını yakalamıştır. Küçük yaştan itibaren iyi tahsil almış ve yirmili yaşlarda tasavvuf yoluna girmiştir. İlk hanımının adı Meryem’dir. Daha çok küçük yaşlarda düzgün bir dille konuşabilen kızı Zeyneb için Zeynebiyyat diye şiirler yazmıştır.
Ebu’l Hasan Ali el- Bağdadi, İbn Arabi’nin fiziksel özelliklerini eserinde şöyle anlatmıştır:
“İbn Arabi orta boylu, beyaz tenliydi. Altın rengine çalan sarı saçları uzun ve dalgalıydı. Zayıf da değildi şişman da değildi. İri gözlüydü, berrak sesliydi. Gerekmedikçe gülmezdi. Gözlerinde devamlı yorgunluk izleri vardı.”
İbn Arabi sık sık seyahate çıkmıştır. Anadolu’ya geldiğinde Sadreddin Konevi’nin üvey annesi ile evlenmiş ve daha sonra Sadreddin Konevi’yi yetiştirmiştir. Hicri 638’de miladi 16 Kasım 1240’da Şam’da vefat etmiştir. Şam’ın Salihiyye bölgesine, Kasyon Dağı eteğine defnolunmuştur.
Zahiri ilimlerdeki başarısı takdire şayandır. Ve yine Batıni ilimleri de ciddi anlamda tahsil etmiş, Füsusu’l Hikem ve Fütuhat el- Mekkiyye gibi eserleri büyük alim olduğuna birer delil olmuştur. Hızır(a.s) ile karşılaşması da irfan ehlince bilinen bir gerçektir. Sayıları beş yüze ulaşan eserlerinin birçoğu tasavvufa dairdir. Bu sebepten büyük tepkilere maruz kalmış ve bu sebepten ölümünden sonra kabrinin yerini belirsiz etmişlerdir. “İza dahale’s-sinü fi’ş-şini zahara kabru Muhyiddin”(Sin Şın’a girdiğinde Muhyiddin’in kabri bulunur.) kerametli sözüyle, Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Şam’ı fethedince İbn Arabi’nin kabrini buldurmuş ve üzerine mükemmel bir türbe ve de ayrıca türbenin yanına bir cami bir de dergah yaptırmıştır. İkinci Abdülhamid zamanında türbesi restore edilmiştir. Türbesinde bir dörtlük ve kendisinin bir beyti yazılıdır.
“Kabrü Muhyiddin İbnü’l Arabi
Küllü men lazebehu ev zarehu
Kadıyet hacatühu min ba’di ma
Gafara’l Bariü lehu evzarehu”
(Muhyiddin İbnü’l Arabi’nin kabridir bu; kim ona bağlanırsa ya da onu ziyaret ederse, ihtiyaçları giderilsin ve Allah günahlarını affetsin.)
İbn Arabi’yi anlayabilmek kendi eserlerini ve hayatını bilmenin yanında, Kuşeyri’nin Risale-i Kuşeyri, Serrac’ın Luma’sı, Kaşani’nin Istılahat-ı Sofiye’si, Kelabazi’nin Taarruf’u ve Cürcani’nin Kitabaü’t Tarifat’ı gibi eserleri de bilmeye tabiidir. Keza, derin anlayış ve öğrenimin uzağından İbn Arabi’nin söylemlerini anlamak, diğer tüm tasavvuf ehlinin eser ve rubailerini anlayabilmek kadar imkansızdır. Selçuklu padişahlarından, diğer bölge hükümdarlarına, Türk tasavvuf hayatının önemli alimlerinden, İtalyan şair ve filozof Dante’ye kadar bir çok yerli ve yabancı, eski ve yeni şahsiyeti derinlemesine etkileyen İbn Arabi’nin eserleri birçok farklı dile çevrilmiştir.
Onun yolu aydınlığın yoludur.
O ilim deryasının aydınlık yüzüdür.
Onu anlamak Hakk’ı anlamaktır.
Ruhuna Fatiha ile ,
Onu tanımanın ve anlatmanın sınırlarını hiçbir zaman kaybetmemek duası ile…
0
0
0