24 Mart 2023 , Cuma
Ana SayfaKitap TahliliKitap Tahlili - İslâm ve Çağdaş Sanat

Kitap Tahlili – İslâm ve Çağdaş Sanat

  • 4Dakika
  • 1104Kelime

Kitap: İslâm ve Çağdaş Sanat
Yazar: Hashim Cabrera

İslâm ve Sanat Estetikte Buluşur

İslâm dünyasının bunca zenginliğine rağmen kültür ve sanat denilince neden akla Batı dünyasının dayatmaları geliyor? Kendine has bir İslâm sanatından söz etmek mümkün müdür? Bir Endülüslü olan Hashim Cabrera belki bu soruların ya da sorgulamaların cevabını verebilir. “İslâm ve Çağdaş Sanat”, bazen sanatın dehlizlerine daldırıp yol kaybettiren bazen de yüzeylerde dolaştırıp ufuklara bakmamızı sağlayan güzel bir kitap.

Batı: Masumların Kanı Üzerine Kurulmuş Bir Medeniyet

Yazar Endülüslü dedik ama Endülüs’ten geriye ne kaldıysa onunla idare edeceğiz. Muhtemelen kendisi de öyle yaptı. Sanatta, kültürde, medeniyette, adalette ve daha birçok alanda methiyeler düzdüğümüz Batı’nın aslında hiçbir zaman bu methiyeleri hak etmediği söylendiğinde şaşıranların sayısı inşallah fazla değildir. Masumların kanı üzerine kurulmuş bir medeniyetin iyilik ve güzellikle anılması fazlasıyla kalp kırıcı. Ancak bu demek değil ki Batı dünyasından iyi yazarlar, ressamlar, besteciler, sanatkârlar, filozoflar çıkmamış…

“İslâm ve Çağdaş Sanat”, bir sanat kitabı ama bazı gerçekleri yüksek sesle söyleme cesareti gösteren bir sanat kitabı. Özellikle İslâm kültürünün şimdilerde Batı’ya mal ettiğimiz birçok buluşun, akımın öncüsü olduğunu görmemizi sağlayan kapsamlı bir eser. İslâm’daki tevhid inancıyla bütünleşik semboller ve pergelin bir ayağını bu noktaya koyan anlayış Cabrera’nın kaleminden satırlara dökülüyor. Kitapta dil ve sanat ilişkisi ele alınırken dilin yetersiz kaldığı zamanların olacağı ifade ediliyor. Sanat eserini dil ile izah edememek biraz da bu nedenledir.

Sanat ve Siyasi Akımlar

Sanatın siyasi akımlardan etkilendiği ve hatta siyasi akımların onu şekillendirdiği tartışması bu eserde de karşımıza çıkıyor. Dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olan Fransız İhtilali ile beraber komünizm ve liberalizm fikirleri ayrı ayrı yaklaşımlar ve seçenekler doğurmuştur. Bu fikirlerin gölgesinde ya da kimilerince aydınlığında ortaya çıkan akımlar, özünü aynı temelden alsa da eşitlik ve özgürlükler bağlamında bir ayrışmaya gitmiştir. Şüphesiz ki eşitliği önceleyen bakış açısıyla özgürlüğü önceleyen bakış açısı farklı türden eserler ortaya çıkarmaya yöneltmiştir. Sonunda olan ise Berlin Duvarı örneğinde olduğu gibi zorunlu kaynaşma ve zorunlu etkileşimdi. Yazarın bu hususta da ilginç tespitleri var. Buradan sanat anlayışını şekillendiren aktörler içinde siyasetin ve siyasal düzenin ne kadar önemli bir aktör olduğunu anlayabiliriz. Yazar, sanat akımları ve bunların kökeniyle ilgili teknik bilgiler veriyor. Bu bilgilerde dikkat çekici olan özellikle tarihsel gelişim süreci… Karşımıza burada da siyasal aktörler çıkar. Bu hususta Kandinsky, Naum Gabo ve Kazimir Maleviç örnekleri siyasal düzenin belirleyiciliğine iyi bir örnektir. Bunlardan Kandinsky’nin yeni ekolünün temelleri Sovyet ideolojisinin engellemelerinden ötürü öne çıkamaz Çünkü Kandinsky’nin yöntemleri Sovyetler tarafından mistik saçmalıklar olarak görülmekteydi.

Sanatta ve Kültürde Fark Açıldı

Osmanlı Devleti’nin çöküşünün Batı dünyası tarafından memnuniyetle karşılandığını belirten yazar, toprak paylaşımının özellikle Batı menfaatlerine göre yapıldığının da altını çizer. Şüphesiz cetvel –bizler baston da desek olur- ve pusulayla çizilen sınırların meydana getireceği bir travma ve parçalı yapının verdiği bir bozukluk olacaktı. Doğaldır ki bu durum Batı’nın pek umurunda değildi. Asıl önemli olan ise bu topraklardaki paylaşım mücadelesinin bir türlü sona ermemesi, barut kokusunun bu coğrafyanın kaderi olması… Kendilerinin çok ileri gittiğini düşündükleri bilimde, sanatta ve kültürde oluşan farkın sebebini başka yerlerde aramaya gerek yok.

La İlahe İllallah

Yazarın etraflıca bahsettiği Batı medeniyeti ve buradan çıktığı varsayılan akımların izahından sonra sıra İslâmi bakışa geliyor. Bazı konuları anlayabilmek için öncelikle İslâm’ın estetik bir din olduğunu kabul etmek gerekiyor. Allah’tan, peygamberden ve Allah dostu insanlardan bahsederken bile karşımıza estetik çıkar. Dikkatli, özenli, saygılı ve kırmadan konuşur ve yazarız. Hiç şüphe yok ki bu davranış şekli sanata da, onun uygulanış şekline de yansımıştır. İslâm, iyiyi ve güzeli över. Bu övme kendiliğinden bir estetik oluşturur zaten. Güzelliği ve estetiği sadece ikonlarda görmek ya da ikonlar vasıtasıyla güzelliğe ve estetiğe ulaşılacağını düşünmek toz duman içinde savrulmaktır. Yani bomboş bir fikir ve temelsiz bir bakış açısıdır. İslâm sanatı “la ilahe illallah” kuralından dışarı çıkamaz. Çıkan şey zaten İslâm sanatı olarak değerlendirilemez. Az önce de belirttik pergelin iğnesi buradadır. Bu sanatta yaratılmışı yeniden yaratma ve hadsizce “Allah’la yarışma” diye bir şey yoktur ve hatta söz konusu olamaz. Bu nedenle suretlere yer vermemek, putlaştırılmış ikonlardan uzak durmak kendiliğinden bir kural haline gelmiştir. Yaratılan şeylerin güzelliğini anlamak, Allah’ın büyüklüğünü ve azametini yaprağın üstündeki çiy tanesinde görmek herkesi sanatçı yapmaz ama verilecek sanat eserlerindeki estetiğe katkı yapar.

Kitabın son kısımlarında İslâmi motiflere ve bunların teknik analizlerine yer veriliyor. Yazarın konular hakkındaki bilgisi ve ilgisiyle kendi coğrafyasından verdiği örnekler eseri zenginleştiriyor. Bizlerin hoşuna giden ve defalarca okumaktan zevk aldığımız konu burada da var. İslâmi anlayışın sanat anlayışında zuhur ettiği örnekler biraz teknik olsa da güzelce izah edilmiş.

Hece Yayınları’ndan çıkan “İslâm ve Çağdaş Sanat”, İslâm’ın sanatla olan barışık halini ele alıyor. Eser, Batı dünyasının İslâm dünyasından, doğaldır ki İslâm dünyasının Batı dünyasından etkilenerek çeşitli eserler verdiğini, bunun tersinin ise imkânsız olduğunu örnekleriyle anlatıyor.

İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

Popüler Yazılar