24 Mart 2023 , Cuma
Ana Sayfaİnceleme - AraştırmaHoca Sarı Şeyh ve Zaviyesi

Hoca Sarı Şeyh ve Zaviyesi

  • 18Dakika
  • 4686Kelime

Abdulkadir Geylani’ye izafeten adlandırılan Kadiriye Tarikati’nin, Anadolu’ya XV. Asır’da (bilhassa ilk yarısı) yayıldığı muhtelif kaynaklarda yer almıştır.[1] Kadiriye Tarikati’nin Anadolu’daki ilk temsilcisinin ise, Eşrefoğlu Rûmî olduğu belirtilmiştir (ölm. 1479).[2] Önceleri Hacı Bayram-ı Veli’nin yanında uzun süre hizmet eden ve ona damat olan Eşrefoğlu Rûmî, icâzetini aldıktan sonra, memleketi İznik’e ilk dergâhını kurmuştur. Daha sonraları, yine Hacı Bayram-ı Veli vasıtasıyla, Hama’ya Abdulkadir Geylanî’nin evladından Hüseyin el-Hamavî’nin yanına gider. Kadiriye dergâhından hilâfetnâme aldıktan sonra, dergâhını kurmak ve Anadolu’ya tarikati yaymakla görevlendirilir.

İlk Kadiriye dergâhının, Eşrefoğlu Rûmî tarafından kendi memleketi İznik’e kurulduğu ve daha sonraki senelerde Bursa civarına yayıldığı yine aynı kaynaklarda belirtilmiştir. Ancak, Rûmî’nin dergâhını hangi tarihte kurduğu ile ilgili kesin bir tarih bilgisinden yoksunuz. Ayrıca, Anadolu’nun diğer şehir ve bölgelerine Kadiriye Tarikati’nin yayılmasıyla ilgili yeterince bilgi bulunmamaktadır.

Tarikat ve zaviyeler açısından oldukça zengin bir şehir olan Sivas, aynı asırlarda çok sayıda zaviye ve tarikata ev sahipliği yapmaktadır. Bilhassa Osmanlı dönemi öncesinde (Selçuklu, Anadolu Beylikleri) şehre çok sayıda zaviyenin kurulduğunu bilmekteyiz.[3] Şehrin Osmanlılar tarafından ikinci kez fethinden sonra da, yeniden imâr ve iskân faaliyetleri hızlanmış, cami ve zaviyelerin yapımı da önemli bir yer tutmuştur. 1420-1421 tarihlerinin de şehirde aynı mevkiye kurulan 1 zaviye ve 2 cami, Osmanlı dönemindeki iskân ve İslâmlaştırma faaliyetlerinin ilk adımlarıdır. Bunlardan ilki, Selman Bey tarafından yaptırılan ve günümüze kadar aynı aile fertleri tarafından tecdid ettirilmek suretiyle mevcudiyetini koruyan Paşa Cami (Selman Bey Camii)’dir.[4] İkincisi ise, tebliğ konumuz olan Hoca Sarı Şeyh Es-Seyyid Pîr Ahmed’in yaptırdığı ve kendi ismiyle anılan cami ve zaviyedir.[5]

Hoca Sarı Şeyh Kimdir?

Kimliği hakkında kesin olan yegâne bilgi kaynağımız vâkıfın kendisi tarafından düzenlenen vakıfnâmesi ve bu bilgiyi tamamlayan Halis Cinlioğlu’nun tespit ettiği Tokat’taki mezar kitabesidir.[6] Ayrıca bu bilgileri teyit eden bazı diğer kaynaklarımız da vardır. Vakfiyenin 1420 tarihli olduğu ve vâkıf yani Hoca Sarı Şeyh hakkında oldukça teferruatlı bilgiler verdiği belirtilmelidir. Öncelikle vâkıf hakkında orijinal şekliyle “Tarikat-i Kadiriye’den kutbu’l-arifîn gavvasu’l-vasilîn”, ifadesi dikkatimizi çeken önemli hususlardan ilkidir. Bu ifadeden vâkıfın Kadiriye Tarikati’nden olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere sûfî literatüründe kutup ve gavs irşad makamında bulunan ve evliya mertebesinde en yüksek derecesine erişmiş bir veli zata verilir.[7] Dolayısıyla Hoca Sarı Şeyh’in Kadiriye Tarikati’nin Sivas’ta, belki de Anadolu’daki kurucusu olması ihtimali az da olsa vardır. Aynı zamanda bu ihtimali destekleyen bir başka husus, vakfiyede bulunan “Pîr” ifadesidir. Zira Pîr yaşlı anlamına geldiği gibi, tarikat kurucusu yerine de kullanılan bir tabirdir. Abdulbaki Gölpınarlı tarikat müessisleri için bu tabiri kullanmaktadır.[8]

Vakfiyede isme izafeten bir başka özellik Es-Seyyid yani Hazreti Peygamber soyuna nispet edilmesi ve meslekî bir özellik taşıyan Hoca ibaresinin bulunmasıdır. Sivas şehri de dâhil Anadolu’da, Osmanlı dönemi boyunca Seyyid sülâleleri bulunmaktadır. Hatta vakıf kurucuları ve görevlileri arasında da daha yaygın olduğu kaynaklara yansımıştır.[9] Yine, XV. Asrın ilk yarısında şehirde Hoca unvanlı mahalle ve mescid isimleri vardır.[10]  Ayrıca Bey unvanının da bulunması dikkat çekmektedir. Genellikle, tasavvuf ve ehl-i ilm erbabı için “efendi” unvanı kullanılırken, Hoca Sarı Şeyh ve babası “Bey” unvanıyla vasıflandırılmıştır. Osmanlı öncesinde, Türk asilzâdeleri ve kabile reislerine verilen bir unvan olan “Bey”, Osmanlılarda da kabile reisleri, askerî ve mülkî erkân ve devlet adamları ile çocukları için kullanılmıştır.[11] Bu noktada Hoca Sarı Şeyh’in de ileri gelen bir aileye mensubiyeti ortaya çıkıyor.

Vakfiyede Hoca Sarı Şeyh’in kimliği ile ilgili belirtilen açıklamaları, vakfiye dışındaki kaynaklarla bağlantılı hale getiren ve asıl kimliğini ortaya çıkaracak olan özellik ise, babasının ismi öncesinde “Dîk” yani horoz lakabıdır. Zira Sicil-i Osmanî’de Horozoğlu Ahmed Bey isminde, Çelebi Mehmed’in yakın adamlarından bir şahsiyet vardır.[12] Bunu tamamlayan bilgi ise, Halis Cinlioğlu’nun Çelebi Mehmed’in yakın adamlarından Horozoğlu Pîr Ahmed Bey ve aynı aileye âit Tokat’daki Horozoğlu Hanı [13] içerisinde 13 mezarın bulunduğu ifadesidir ki, vakfiyedeki ve Sicil-i Osmanî’de verilen bilgilerin aynı olması, Horozoğlu Pîr Ahmed Bey’in Hoca Sarı Şeyh olduğunu ortaya çıkarmıştır.[14] Hatta vakfiye tarihinin 1420 ve Halis Cinlioğlu’nun Pîr Ahmed Bey’e âit Horozoğlu Hanı’ndaki mezar kitabesinin 1423 tarihli olması da bu hususu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Horozoğlu Pîr Ahmed Bey’in doğum tarihi bilinmemekle birlikte ölüm tarihinin 123 olduğu anlaşılır. Yine, Sicil-i Osmanî’ye göre, Horozoğlu Ahmed Bey, Çelebi Mehmed’in yakın adamlarından olup, Emir Süleyman Çelebi ile savaşlarda bulunmuştur. Ayrıca, Pîr Ahmed Bey için Eretnaoğlu Alaeddin Ali Bey’in torunlarından olduğu ve bu savaşlarda öldüğü kaydedilmiştir.[15] Belirtilen akrabalık bağının ihtimal de olsa doğru olduğunu kabul ettiğimizde, Bey unvanının nereden geldiği hakkında fikir sahibi olabiliriz. Ancak bir Bey’in aynı zamanda bir tarikat ve zaviye kurucusu olması ilginçtir. Eretnaoğlu Aleddin’in Şeyh Hasan isminde bir oğlu olduğu ve kendi ismiyle anılan bir zaviyesinin bulunduğu düşünülürse, torununun da zaviye ve tarikat kurucusu olduğunu gösterebilir. Fakat Eretnaoğulları ile ilgili bağlantısı hakkında kesin bir yargıya(hükme) varılması için mevcut bilgiler yeterli değildir.[16]

Bütün bu açıklamalara ilaveten vakfiye kaydında zaviye kurucusunun isminin tamamı “Hoca Sarı Şeyh Es-Seyyid Pîr Ahmed Bey bin Dîk Es-Seyyid Ahmed Bey” şeklindedir. Vakfiye tarihinden sonraki yıllarda zaviye kurucusu için Hoca Sarı Şeyh vee zaviye hakkında “Hoca-i Araste” ifadesi kaynaklarda geçmektedir.[17] Yine kanaatimize göre, bu husus iki sebepten ileri gelebilir. İlki zaviye binasının kurulduğu yerde zamanla meydana gelen bir çarşının bulunması, ikincisi ise, Hoca Sarı Şeyh’in çarşı ve esnafla ilişkisinin bir neticesi olarak Hoca-i Araste şeklinde anılması ihtimalidir.[18]

Hoca Sarı Şeyh Zaviye ve Camii’nin Kuruluş Yeri ve Gelir Kaynakları

Günümüze müştemilâtından hiçbir eser ve iz kalmayan Hoca Sarı Şeyh’in Zaviye ve Camisi, şehir merkezinde, Ziya Bey Kütüphanesi’nin hemen arkasında kurulmuştur.[19] Vakfiye kaydında ise, kurulduğu yer ya da mahalle ismi verilmemiştir. Ancak, gelir kaynakları sıralanırken, kuruluş mevkii hakkında teferruatlı bir tasvir ve tanımlama yapılmıştır. Gerek Osmanlı dönemi kaynaklarında, gerekse hayatta olan bazı yaşlıların ifadesiyle, zaviye ve camiin yeri kesin olarak bilinmektedir.

Vakıf gelir kaynaklarından bahsedilirken, dolaylı olarak zaviye ve caminin bulunduğu bölge hakkında da bilgi verilmiştir. Şöyle ki, mahalle-i mezburda boş haneler (sayısı belirtilmeyen), bir bab han, bunların çevresinde kabristan ve tarik-i âm ile arsadan söz edilmektedir. Belirtilen arsanın dört tarafının duvarla çevrili ve içerisinde maşatlık ile bir kilise olduğu kayıtlıdır. Ayrıca, aynı yerde bir değirmen ve bir bab haneden bahsedilmektedir ki, camide imam olanların bu evde oturması şart koşulmuştur. Vakfiyedeki bilgiler, zaviye ve camiin tesis edildiği bölgenin adeta, boşaltılmış haneler ve mezarlıklarla çevrili bir yer olduğu izlenimini veriyor. Ayrıca, XV. Ve XVI. Yüzyıl kaynaklarında zaviyenin bulunduğu mevkiin, şehirdeki en kenar mahallenin dışında bir yer olduğu anlaşılmaktadır.[20] Hoca İmam Mahallesi’nin bu mevkiye en yakın konumda ve belki de bu bölgeyi de sınırlarına alan bir mahalle olduğu düşünülebilir. Zira 1454, 1512, 1528, 1554–55 tarihlerindeki tapu tahrir defterlerinde bu hususu açık bir şekilde görmek mümkündür.[21] Sivas şehrinin tamamında ilk tahrirden itibaren meydana gelen nüfus ve mahalle artışı, Sarı Şeyh Zaviyesi’nin bulunduğu bölgede de kendini göstermiştir. Nihayet 1576 tarihli Evkâf-ı Rûm Defteri’nde ilk defa Hoca Sarı Şeyh Mahallesi ismi geçmiştir.[22] Böylece Sarı Şeyh Zaviye ve Camii, kuruluşundan 150 sene sonra, kurulduğu mevkiiye kendi ismini vermiş, belki de burada bir mahallenin oluşmasında önemli bir fonksiyonu üstlenmiştir.

Zaviyenin kurulduğu bölge dışındaki gelir kaynaklarına gelince; Zara’ya bağlı Mezra-i Taşlık (mâlikânesinin dörtte biri), Göle ve Boğaviranı (iki başdan) ki daha sonraki asırlarda Yakaviranı veya Sarı Şeyh diye adlandırılmıştır.[23] Ayrıca, şehrin hemen doğu ve güney-doğusunda Mısmıl Irmak kıyısına yakın 9 kıta arazi, 4 kıtalık arazisi olan bir çiftlik ve hane zeminleri vardır. Arazilerin mâlikânelerinin tamamı zaviyeye ve dîvânileri ise Kale-i Cedid’e âittir. Sarı Şeyh evkâfının gelir kaynaklarının coğrafi açıdan dağılımlarına bakıldığında, öncelikle zaviye ve cami çevresinde, şehrin hemen sur dışında halk tarafından bilinen mevkilerdedir. Belirtilen mevkiler günümüzde dahi aynı isimle, Akkaya tepesi ve Halifelik mezarlığı olarak adlandırılmaktadır.

Sarı Şeyh vakıf kayıtlarının vakfiye tarihinden sonra da çeşitli kaynaklarda yer aldığını görüyoruz.[24] Ancak, gelir kaynaklarının 1420 tarihinden itibaren önemli ölçüde azaldığı anlaşılıyor. Mesela 1420 vakfiye kaydında bulunan han, 1576 da harap olarak kaydedilmiştir. Yine bazı zemin, arazi ve mezralardaki hisselerin de tamamen kaybolduğunu kaynaklardan öğreniyoruz.[25] Ayrıca şehirdeki diğer vakıflar tarafından Hoca Sarı Şeyh vakfının zemini kiralanmak suretiyle de kullanılmaktadır. Mesela 1718 tarihinde Selmanoğulları’ndan Bostancı Mehmed Ağa’nın vakfiyesinde 2 adet dükkân zeminin kiralandığı belirtilmiştir.[26] Sarı Şeyh Vakfının gelir kaynaklarının, 1835 tarihli Sivas Vakıf Muhasebe Defteri’nde yer almaması, gelir kaynaklarının yok olduğu hususunda bazı soru işaretlerini gündeme getirmektedir.[27] Diğer taraftan şehirde kurulan bazı vakıflar tarafından Hoca Sarı Şeyh vakfı görevlilerine hizmetleri karşılığında ücretler ayrılmıştır. 1572 tarihli Mahmud Kethüda Vakfı gelirlerinden, Hoca Sarı Şeyh Camii’nde Kur’an tilâveti için cüzhanlara ücret verilmiştir.[28] Yine Ahmed Çavuş evkafı karyelerinden Hacı Mirza Karyesi mahsulünden, cami müezzini ve cüzhanlara gelir ayrılmıştır.[29]

Toplam gelir miktarı açısından, Hoca Sarı Şeyh Zaviye ve Camii’nin gerek kendi vakıflarından, gerekse diğer vakıflardan elde edilen gelirler hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Sadece 1576 Evkâf-ı Rûm kaydında zaviye ve camiin gelirleri ayrı ayrı kaydedilmiştir. Aynı vakıf içerisinde olmalarına rağmen, zaviye için 1380 akçe ve caminin ise 5400 akçe olup toplam 6780 akçedir.[30] Sivas şehrindeki diğer zaviyelerin gelirleri ile karşılaştırıldığında fazla bir gelire sahip olmadığı görülmektedir.[31]

Hoca Sarı Şeyh Vakfının Müştemilâtı ve Görevlileri

Hoca Sarı Şeyh’in vakfiye kaydına baktığımızda, öncelikle “Mabed-i Lâtif” olarak adlandırılan bir zaviye binasından ve bir de camiinden bahsedilmektedir.[32] Ancak, her iki müessesenin muhtevası hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Aynı durum birkaç istisna dışında, şehirde kurulan tüm zaviye ve camiler için de geçerlidir.[33] Ancak klasik zaviye müştemilâtının Hoca Sarı Şeyh zaviyesinde de bulunması muhtemeldir.

Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi ile ilgili vakfiye kaydı haricinde arşiv kaynaklarında çok az bilgiye tesadüf edilmiştir. Bunlar; 1454-55 tarihinde başlayan tahrir defterlerinde, 1576 tarihli Evkâf-ı Rûm’da, 1693 Maliyeden Müdevver Defteri’nde, 1697’de Cevdet Evkaf tasnifinde, 1700’den itibaren Hurufat Defterleri’nde ve nihayet son olarak 1744 tarihinde Sivas Ahkam Defteri’nde yer alan, ama zaviyenin muhtevası ile ilgili bilgi vermeyen kaynaklardır. Belirtilen bu tarihten itibaren Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi’nin varlığı ile ilgili bilgiye rastlamadık. Cami ile ilgili benzer türden bilgiler, belgelere yansıyan yönüyle 1835 tarihine kadar sürmektedir. Ancak camiin Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar mevcut olduğu mahalle sakinlerinin ifadelerinden anlaşılıyor.

Vakıf görevlileri, genellikle vakıfların büyüklüğüne ve bünyelerinde bulundurdukları müştemilâta göre değişmektedir.[34] Hoca Sarı Şeyh’in vakfiyesinde, görevlilerle ilgili belirtilen şartların zenginliği dikkat çekmektedir. Hatta diyebiliriz ki, şehirde tespit edilen cami ve zaviye vakıfları içerisinde görevlilerin vasıfları açısından ilk sırada yer almaktadır. Hoca Sarı Şeyh’in tanzim ettirdiği vakfiyeye göre, başta mütevelli olmak üzer, nâzır, câbi, meremmetçi gibi vakfın tüm müesseseleri için vazife yapan görevliler vardır. Yine meşihat görevini yürütecek olan zaviyedar, aynı zamanda tevliyet görevini de üstlenen bizzat Hoca Sarı Şeyh’in kendisidir. Cami’de görev yapacak olan 1 imam (aynı zamanda nâzır), 2 müezzin, 1 hatip, 4 hafız, 2 kayyım, 1 muarrif ve 2 cüzhan gibi oldukça çeşitli görevliler vakfiyesinde yer almıştır.

Görevli sayısındaki çeşitliliğe paralel olarak, görevlilerde aranan şartlar ile görevli değişiminde dikkat çeken önemli ayrıntılar da vardır. Tevliyet ve zaviyedarlık vazifesi kendisi öldükten sonra oğlu Şeyh Mehmed Haydar Cemaleddin Bey’e ve evlâd-ı evlâdına şart koşulmuştur. Kendi soyu tükendikten sonra akrabalarına ve onların da soyu tükenirse, “bir diyânet ve istikâmet ile muayyen kârdân ve maslahat-güzâr-ı sâi ve mücidd ve hizmetkâr ve ehl-i kalem din ve diyaneti zahir ve muhasebe virüb almaya kâdir”, kimseye nâzır marifetiyle verilecektir. Mütevelli her sene Sivas kadısına muhasebe defterini kontrol ettirip nâzıra teslim edecektir. Tevliyet ve zaviyedarlık görevi için günlük 30 akçe ile masraflardan artan vakıf fazlası da şart koşulmuştur. Ancak 1576 tarihinden sonra tevliyet ve zaviyedarlık ücreti günlük 1 akçe olarak belirtilmiştir.[35] Bu değişimin sebebi ve nasıl olduğu konusunda açıklayıcı bilgi yoktur. Ayrıca 1692 tarihinden itibaren mütevellilik görevine bakan evlâd-ı vâkıf arasında bir anlaşmazlık söz konusudur. Aralarında Seyyid Şeyh Osman, Şeyh Ömer, Hasan ve diğer evlâd-ı vâkıf 50 yıllık dönem boyunca birbirlerini gadr itmekle ve vakıf mallarını yemekle suçlamışlardır.[36] Evlâd-ı vâkıfın zaviyedarlık ve mütevellilik görevlerini sürdürmesinin yanı sıra, vakfiyesinde yer almadığı halde 1744 tarihli bir kayıtta, talebe-i ulûm tedrisinde bulundukları da belirtilmiştir.[37]

Mütevellinin vasıflarına haiz olan bir câbinin nâzır tarafından atanacağı, gelirleri yıllık olarak toplayıp mütevelliye teslimi karşılığında ise günlük 2 akçe alacağı kayıtlıdır. Zaviye görevlilerine göre daha fazla olan camii görevlileri ise, sırasıyla imam, hatip, müezzin, hoşhân, kayyım, hafız ve hem camide hem de zaviyede görev yapan muarrif ve meremmet’dir.

Cami için 5 akçe günlük verilmek şartıyla, bayram ve cumaları hutbeyi verecek “..sâlih fazıl ve edîb belîğ kâmil hüsnü’s-savt lâtifu’l-ilhân..” olan bir hatip tayin edilmiştir. Yine 6 akçe gündelik ile “bir din ve diyânet ile meşhur ve salâh ve sıyâneti mevfûr şurût-ı erkân-ı salâta âlim ve levâzım-ı merâsim-i imâmete kâim…” yani dini ve diyâneti ile bilinen ihlâsı ve ibâdeti bol, namaz ilminin şartlarına hâiz bir imam tayin edilmiştir. Ayrıca 2 akçe yevmiye ile “hoş-avâz ve hûb-nefs” bir hoşhân, sesi hoş ve vakit ilmini bilen, birine 2 ve diğerine3 akçe verilecek iki müzezzin şartı koyulmuştur. Yine diğer görevlilerle ilgili kendi mesleklerinin inceliklerini ihtiva eden şartlar vardır.

Zaviye ve Cami’nin rakabe masraflarının ihmal edilmemesi için hassasiyetle yapılan tenbihin yanı sıra, binaların aydınlatılması için de kandil yağlarına günlük 1 akçe ayrılmıştır. Ayrıca masraflar haricinde arta kalan fazlalıktan ise, helva yapılıp bayramlarda ayende ve revendeye dağıtılması şartı konulmuştur. Görevli vasıfları ve masraflarla ilgili şartlar incelendiğinde, vâkıfın yani Hoca Sarı Şeyh’in dinî ve kültürel bilgi-becerisinin oldukça zengin olduğu anlaşılmaktadır.

Hoca Sarı Şeyh Zaviye ve Camii’nin Mahalle ve Çarşı İlişkisi

Zaviye ve camiler, Sivas ve diğer Osmanlı şehirlerindeki iskân ve İslâmizasyonu teşvik eden çok önemli dinî ve sosyal müesseselerdir. Osmanlı hâkimiyeti boyunca, Sivas şehrinde tespit edilen çok sayıda zaviye ve camiin bulundukları mahallelerin iskânında birinci derece rol üstlendikleri görülüyor. Hatta şehirdeki 27 zaviyeden 8’i, 126 camiden 40’a yakını kuruldukları mevkilere kendi isimlerini vermek suretiyle, mahallelere ad olmuşlardır.[38]

Hoca Sarı Şeyh Zaviye ve Camii’nin kurulduğu bölge, zamanla meydana gelen demografik, kültürel ve ekonomik faaliyetler neticesinde, zaviye kurucusunun ismiyle anılan bir mahalle haline gelmiştir. Mahallenin oluşumunda temel saik olarak belirttiğimiz faaliyetler, birbirlerini etkiledikleri gibi aynı zamanda tamamlamaktadırlar. Bunun en güzel örneğini Hoca Sarı Şeyh zaviyesinin isminde zamanla meydana gelen “Hoca-i Araste” yani çarşı hocası şeklindeki değişiminde görüyoruz. Bu değişim, mahallede Nalbandan Sûk’ı (günümüzde Nalbandlar Başı) ismiyle bir çarşının oluşması ve zaviye ile çarşının yakın bir ilişkisi ile açıklanabilir. Aynı zamanda mahalle, Sivas çarşılarının hemen dış çeperinde adeta nakliyeci esnafının yoğunlaştığı bir mevkii olma özelliğini gösterir. Zira semerciler, nalbandlar çarşısı Sarı Şeyh Mahallesi’yle ve dolayısıyla zaviyesiyle iç içe bulunmaktadır.[39] Hoca Sarı Şeyh Mahallesi ekonomik bir faaliyete yakınlığının yanı sıra, yapılan yeni cami ve mektepler vasıtasıyla yoğun bir kültürel faaliyetin merkezi durumundadır. Zira Sivas mahalleleri içerisinde en fazla cami ve mektebin bulunduğu mahalleler içerisinde yer alır.[40] Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi’nin tasavvufî anlamda ya da kadiriye tarikati bağlamında mahalle ile belki de tüm şehirle olan bir ilişki ve etkisi söz konusu olmalıdır. Konuyla ilgili yeterli bilgi bulunmamasına rağmen dolaylı olarak bazı tahminlerin yapılması mümkün olmaktadır. Zira şehirde Kadirî tarikatine mensup bazı şeyhler ile 1878 tarihinde kurulan yeni bir Kadirî dergâhının varlığı buna işaret etmektedir. Bunlardan ilki 1835 tarihinde vefat eden, Kaleardı Mahallesi sakinlerinden Kadiriye Halifeleri’nden Şeyh Ebu’l-Kasım Baba, ikincisi Ali Baba Zaviyesi şeyhlerinden Şeyh Hasan Efendi’nin 1850’de Kadiriye Tarikatine mensup olarak gözükmesidir.[41] Sonuncusu ise, 1878 tarihinde Mor Ali Baba Zaviyesi ismiyle yeni bir Kadiriye zaviyesinin kurulmasıdır.[42] Şehirde 4 asır boyunca sadece bir Kadirî zaviyesinin varlığı belirtilen zaviye ve şeyhler ile Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi’nin ilişkisinin olduğu tahmini kuvvetlendirir. Hatta kanaatimize göre, Sarı Şeyh Zaviyesi’nin, fizikî anlamda (müştemilât) fonksiyonunu yitirmesinden itibaren, Mor Ali Baba Zaviyesi’nin kurulmuş olması ihtimali vardır. Ancak Sarı Şeyh Zaviyesi ile yukarıda belirtilen zaviye ya da şeyhler arasındaki ilişkinin boyutları hakkında bilgi sahibi değiliz.

Zaviyelerin dolayısıyla Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi’nin mahalle ile olan ilişkisinin bir diğer boyutu nüfusa olan katkısıdır. Zaviyenin kuruluşundan itibaren demografik bir hareketliliğin yaşandığı ve Müslim ve gayr-ı Müslimlerin karışık olarak yaşadıkları bir mahalle oluştuğunu biliyoruz. İlk dönemlerle ilgili nüfus kayıtlarının olmamasına rağmen, 19.asrın başlarında iki ayrı nüfus kaydı bulunmuştur. Müslim ve gayr-ı Müslimlerin yoğun olarak yaşadıkları Sarı Şeyh mahallesinin 1827 ve 1831 tarihli nüfus sayımlarındaki hane sayısı, ilkinde 55 müslime karşılık 62 gayr-ı müslim ve ikincisinde 50 müslime karşılık 42 gayr-ı Müslim şeklindedir.[43]

Netice itibariyle, Kadiriye Tarikati’nin ilk temsilcilerinden olduğu anlaşılan Hoca Sarı Şeyh’in, Sivas şehrine kurmuş olduğu zaviye ve camii vasıtasıyla bölgenin iskânında ve İslâmlaşmasında önemli bir fonksiyonu üstlendiği görülüyor. Eşrefoğlu Rûmî’nin zaviyesinin tesis tarihinin belli olmaması, 1420 tarihli Hoca Sarı Şeyh Zaviyesi’nin daha evvel kurulmuş olabileceği izlenimini veriyor.

Kaynaklardan edindiğimiz bilgileri ihtiyat kaydıyla değerlendirdiğimizde, renkli ve zengin bir kimliğe sahip olan Hoca Sarı Şeyh’in, Çelebi Mehmed döneminin ileri gelenleri arasında olduğu da anlaşılıyor. Ancak yetişme şekli, Kadirî tarikatiyle olan ilişkisinin boyutları hakkında bilgimiz bulunmamaktadır. Fakat Hoca Sarı Şeyh hakkında önemli vurgulanması gereken husus, onun tasavvufî yönünün yanı sır, askerî bir kimliğinin de var olmasıdır. Döneminin siyasi atmosferine uygun olarak, Tokat ve Sivas şehirleri, Hoca Sarı Şeyh’in faaliyet alanı durumundadır. Ayrıca Tokat ile ilgili yönünün yeni araştırmalarla ortaya çıkarılması gerekmektedir. Günümüze zaviye ve camiinden herhangi bir iz kalmasa da, Osmanlı dönemi boyunca bölgede kültürel, demografik ve ekonomik anlamda etkisi büyük olmuştur.

Kaynakça:

*Uluslararası Osmanlı Tarihi Sempozyumu Bildiriler, İzmir 8-10 Nisan 1999, İzmir 2000.

1) Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1981, s.344; A.Yaşar Ocak, “ Zaviyeler”, VD, XII(1978); M.Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, s.289-291;D.Margliouth, “Kadiriye”, İ.A. C.VI. s.50-54.

2) Kasım Kufralı, “Eşrefiye”, İ.A., C.IV, s.396-397;Mustafa Kara, “ Eşrefiye”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.XI. , s.477-479; A.Necla Pekuysal-Abdullah Uçman, “ Eşrefoğlu Rûmî”, TDVİA, C.XI, s.480-482.

3) Bkz. Osman Turan, “Selçuklular Zamanında Sivas Şehri”, Selçuklular ve İslamiyet, İstanbul 1980; Ömer Demirel, Osmanlı Vakıf-şehir İlişkisine Bir Örnek: Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü, Ankara 2000;Saim Savaş, Bir Tekkenin Dinî ve Sosyal Tarihi, Sivas Ali Baba Zaviyesi, İstanbul 1992.

4) İ.Hakkı-R.Nafiz, Sivas Şehri, İstanbul 1928, s.140.

5) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cevdet Evkaf, 16606.

6) Halis Cinlioğlu, Osmanlılar Zamanında Tokat, Tokat 1941, C.I, s.25.

7) D.B.Macdonald, “ Gavs”, İ.A.C.IV, s.124; M.Z.Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.I., Ankara 1983.

8) M.Z.Pakalın, a.g.e, CII, Ankara 1983.

9) Yaşar Yücel, Kitabu Mesalihü’l-Müslimin ve Menafi’i’l-Mü’minin, II, Ankara 1980, s.6,7 ve III, Ankara 1981, s.46; Ömer Demirel, “ Sivas Vakıf Görevlilerinin Elkap ve Ünvanlarına Dair”, Revak, Sivas 1996.

10) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Dönemi Sivas Şehri ve Esnaf Teşkilatı, Sivas 1998, s.20-25.

11) Bkz. M.F.Köprülü, “ Bey,Beğ”, İ.A., C.II, s.579-581.

12) Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmanî, C.I, Tarih Vakfı Yayınları, s.157.

13) Halis Cinlioğlu, a.g.e,; Horozoğlu Hanı olarak adlandırılan yer hakkında, Horozlu Tekkesi ve Horozoğlu İmareti de denilmektedir. Bkz. Semavi Eyice, “ İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimâi Bir Müessesesi Zaviyeler ve Zaviyeli Camiler”, İÜİFM, XXXIII-1-2,(1962-1963), s.1-80; Kazım Yaşar Kopraman, “ Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Göre Tokat Şehri”,Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, 2-6 Temmuz 1986, s.38-56, Ankara 1987.

14) XV. Asır’da üç ayrı Pîr Ahmed Bey kaynaklara geçmiştir. Bunlardan ilki, zaviyesini ve mezar kitabesini tespit ettiğimiz Horuzoğlu Pîr Ahmed Bey(Hoca Sarı Şeyh), ikincisi İsmail Hakkı-R.Nafiz’in Sivas şehri eserinde 1457-1458 ‘de Emîr Pîr Ahmed Bey, üçüncüsü ise, 1448 tarihli bir vakfiyesi olan Pîr Ahmed Bey’dir. Horozoğlu lakabı ve ölüm tarihinin 1425 olması, tebliğ konumuzu oluşturan Pîr Ahmed Bey ile diğerlerinin ilgili olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bkz. İ.Hakkı-R.Nafiz, Sivas Şehri, s.129; VGMA, 1961, s.348-352.

15) Ersal Yavi, Tokat, İstanbul 1986, s.72; H.Cinlioğlu, a.g.e., s.25.

16) Bu konuda bkz. İ.H. Uzunçarşılı, “Sivas ve Kayseri Dolaylarında Eretna Devleti”, Belleten XXXII, Ankara 1968, s.161-189;Kemal Göde, Eratnalılar(1327-1381), Ankara 1994, s.174.

[1]7) BAO, Tapu Tahrir Defteri 79, s.507-520;Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Hurufat Defteri 1088, s.45;546, s.10.

[1]8) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Dönemi Sivas Şehri ve Esnaf Teşkilâtı, Sivas 1998, s.50.

[1]9) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Vakıf-Şehir İlişkisine Bir Örnek: Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü, TTK, Ankara 2000, Plan IX.

20) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Vakıf-Şehir İlişkisine Bir Örnek: Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü, TTK, Ankara 2000.

2[1]) Demirel, s.183-187.

22) Bkz. TKGMA, Defter-i Evkâf-ı Rûm, 583, s.8-11.

23) Bkz. BOA, Cevdet Evkaf, 15272; vs.Sivas Ahkâm, I, s.278.

24) 1454 ve daha sonraki tahrir defterlerinde yer alan ve çiftlik olarak gösterilen Sarı Şeyh evkafı, 1576 Evkaf Defterinde teferruatlı bir şekilde yer almıştır. Bkz. BOA, TTD 2, s.479;79, s.507-520;TKGMA, 583, s.8-11; BOA, Cevdet Evkaf, 15272.

25) Bkz. TKGMA, 583, s.8-11;BOA, Cevdet Evkaf, 15272.

26) Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivi, I, s.18.

27) Vakıf Muhasebe Defter’inde, 1835-1836 tarihinde şehirde bulunan tüm vakıfların kayıtları vardır.

28) VGMA, 601, s.292.

29) 1730 tarihinden 1820 tarihine kadar kaynaklardan bu gelirin ayrıldığı tespit edilmiştir.Bkz. HD., 546, s.10; HD. 1088, s.45;HD. 1086, s.46.

30) TKGMA, Defter-i Evkâf-ı Rûm, 583, s.8-11.

3[1]) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Vakıf-Şehir İlişkisi, s. 56-68.

32) Hoca Sarı Şeyh Vakfiyesi, BOA, Cevdet Evkaf, 16606; Semavi Eyice’nin tüm Osmanlı için belirttiği gibi zaviyeli camilerin bir örneğini oluşturmaktadır. Bkz. Semavi Eyice, a.g.e, s.1-80;Ömer Demirel, a.g.e.

33) Bilhassa zaviye müştemilâtları hakkında detaylı bilgiden yoksunuz. Sadece Şeyh Şemseddin Zaviyesi ile Mor Ali Baba Dergâhı bu genellemenin dışında kalmıştır. Bkz. Ömer Demirel, a.g.e,;Ayrıca Ali Baba Zaviyesi’nin müştemilâtı da oldukça belirgindir. Bkz. Saim Savaş, a.g.e.

34) Bkz. Ö.L.Barkan, “ Osmanlı İmparatorluğu’nda İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar”, İÜİFM, XXIII.,1-2(1965); Ömer Demirel, a.g.e.

35) Bkz. TKGMA, 583, s.8-11.

36) Bkz. BOA, Cevdet Evkaf, 15272.

37) Bkz. BOA, Sivas Ahkâm, 1, s.278.

38) Bkz. Ömer Demirel, Sivas Şehir Hayatı, s.1-81.

39) Bkz. Ömer Demirel, Osmanlı Dönemi Sivas Şehri ve Esnaf Teşkilatı, Sivas 1998, s.50.

40) Sarı Şeyh Mahallesi’ndeki cami-mescidler, Sarı Şeyh, Selman Bey, Kaşıkçıoğlu, Hacı İsmail ve İshak Sofu. Mektepler ise, Mahmud Kethüda ve Çorbacı Mahmud’dur. Bkz.Ömer Demirel, Sivas Şehir Hayatı.

41) Bkz. Milli Kütüphane, Eski Yazmalar, Sivas Şer’iye Sicili, 17, s.62-63; Sivas Kongre Müzesi’nde Ali Baba zaviyesine ait bir sancak vardır. Sancakta, “Abdulkadir el-Ceylani” ibaresi vardır. Bkz. Saim Savaş, a.g.e. s.59.

42) Bks. SVBMA, 2, s.129.

43) Bkz. Ömer Demirel, a.g.e. 

 

 

 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

Popüler Yazılar