16 Ocak 2021
16 Ocak 2021
7 Ocak 2021
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
20 Aralık 2020
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Vefatı
(Okunma Süresi: 1 dakika)
Bu yazıyı şu an İsveç’in geniş ovalarını yara yara hızla ilerleyen bir trenin içinde yazıyorum. Trenin makinistini görmesem de, tren intizamla ilerlediğine göre, makinistin varlığından herhangi bir şüphem yok. Tren gelmeden dakikalar önce, trenin duracağı yer hazır, trenin nereden gelip, nereye gittiğini yazan ekranlar hazır. Vagonların ve koltukların üzerinde numaralar yazıyor, trenin kafeteryasından öğütülmüş kahve ve taze poğaça kokuları yayılıyor. Yani trene ve içindekilere çok büyük bir anlam yüklendiği ve ehemmiyet verildiği daha ilk bakışta anlaşılıyor.Bunları düşünürken, içinde oturduğum ve saate 108.000 km. hızla dönen dünya treni ve içindeki yolcuları aklıma geldi. Pencereden baktım, güneş, bulut yorganını üzerine çekmiş, bana ara sıra yorgun bakışlar fırlatıyordu. Ve bu dünya treninin ne kadar şatafatlı ve muhteşem dizayn edildiğini tekrar hatırladım. Madem bu kadar masraf edilmiş ve ediliyor, demek ki bu dünya treninin ve hususan yolcularının taşıdığı büyük bir mânâ ve ehemmiyet var.
O an aklıma, büyük bir fabrikatörün oğlunun intihar etmeden önce yazdığı not aklıma geldi, ‘’ bu dünyada yaşamak için herhangi bir mânâ göremiyorum, bu yüzden yaşamaktan da vazgeçiyorum.’’Zahiren bakıldığında yüzük, basit bir demir parçasıdır. Fakat bu basit demir parçası beyler tarafından takılmadığında ya da kaybolduğunda hanımefendiler bazen dünyayı beylerine dar edebiliyorlar. Zira onlar için bu basit yuvarlak demir parçası, çok derin bir mânâ taşıyor ve ehemmiyet arz ediyor. Demek ki, bir şeyi kıymetli ve ehemmiyetli yapan, ona verilen mânâ ve anlamdır. Bu hayattaki her şey, ona verdiğin mânâ nisbetinde senin gözünde değer ve ehemmiyet kazanır. Eğer hayatı mânâsız, başıboş olarak değerlendirirsen, bu hayattan istifa etmen de uzun sürmez. Bu hayatın devamına bir anlam yüklemezsen, yaptıkların da bu dünyanın ötesine geçmez.Hayatın anlamını sorgulayanlar, hayatın hızlı ve çılgın akışından başını kaldırıp, bir nebze olsun nefes alabilenlerdir. Fark etmenin neticesi, anlamaktır. Hayatın bir anlamının olabileceğini fark edenler, belki hayatın hakiki mânâsını anlamasalar bile, en azından hayatlarına bir mânâ yüklerler ve bu hayattan kolay istifa etmezler hatta istifade ederler.
14.05.2017, İsveç.
Yorum Yaz