24 Mart 2023 , Cuma
Ana SayfaDenemeDünya Telaşı

Dünya Telaşı

  • 5Dakika
  • 1202Kelime

Uyandım. Dünya telaşına. Bütün kuşlar Kaf Dağı’na kanatlanma kararı almıştı acil, ivedi, ışıltılı toplantılarla. Gece yarısı vardiyasında akıl ile kalp, bilim ile sanat müttefik, karşılıklı anlaşmaksızın yer değiştirmişlerdi anlaşılan. Anlaşılamayan. Aşkın vecd hali, sonu olmayan bir yazgıda kolu, kanadı uydu anteni yapmıştı zekice planlanmış endişelere. İnsan, kuş misali. Dünyaya yar olmaya gelmemiştim ya ben yorgun argın, sana yar olmak var iken. Yok iken. Senin sözlerin uçurtma uçuruyorken çocuk yüzlerine. Geceleri kim uyandırırdı düşlerden? Sendeledi gökyüzü… Uçurtmalar vurulurken. Düştüm, yürümeyen yüce dağ başından. İhtiyarladım. Sen gelmeden. Gelince… Şimdi ben her an bir yaşıma giriyorum hissedince dost elini, kız çocuğu masallar anlatıyor içimin en masal yerinde. Zaten senin gözlerindendi bunca yitirilmiş cennet ah, diyorum yine ansızın. Duruyorum. Orası durulacak yer. Durulmuyor. Dünyanın darlığı geliyor ayak basılmamış uzay boşluklarından. Cereyanda kalıyor dumura uğramış zekâ testleri, anketler, ölçekler, ölçüsüzce. Bir kelime işitiyor kalbim, gizli kalmış aşklardan bir antika, kalıntı, muştu gibi. Sürur ile yaşatmaz mı dilerse Rabbim! Sürurum… Dünya telaşının içinde huzurun tahtına serilmiş saçları örgülü kız çocuğu kalbim, gençlik iksirim…

Yağmur sesleri karışıyor masallara. Ben seni kar yağarken, çölde seraba dalarken, başımı alıp uzaklara giderken, gitmenin türlü halini çekerken tespih tanelerinin ucunda, gidemezken… Yerimde sayarken, saymayı unuturken… De. Severim. “Uyuyamam geceleri.” Tedbiren el konulur bütün mal varlığıma, ömür sermayem tükenmeden, merdivenlerin sol şeridinde, basamak basamak, öylece beklerken atlara ve uzaklara hayranlığım. Saya saya. Rakamları dizelere ulamanın bir yolu yok ki edebiyatın aritmetiğinde. Astronominin dumanla iletişim çağından kalma filozof seyyahlarından beklenen manşet haberleri, beklentisiz geçmeyen gün kırıntıları, cam parçacıkları, saçlarımın akort edilmemiş tellerinde… Vay ki gönül… “Gül yüzünde göreli zülf ü semen say…” Gönlüm… Eyvah’ A. Eyvallah!

Bu dünya telaşından nereye kaçabilirim? Huzur hakkı istiyorum dedikçe kalbimde bir serçelik yer… Kalmamış. Arıyorum. Buldum dedikçe ölenlerdenim, öldüm dedikçe meyveye duran narçiçeği ellerim. Doludan kaçarken sana tutulan yüreğimde emekleyen bir ulu mabet gibi rüyalar, minarede üstü başı açık kalmış ıhlamurların serenadı dolunaya. Bulamadım. Cümlesi birden gelsin kelimelerin, hazırım. Değilim. Sen gidince büyük kıyameti kopacak kâinatın, kalbimde kitaba gelmez kalıplaşmış söz anahtarları duvarlar açacak, kapılar tepetaklak. Otoriteler gülecek böylesi kilit sözlere. Taş duvarlar duyacak gecenin geceliğinde şairin sevdasını da sen duymayacaksın. Gitme’nin şarkıları, türküleri ile kalbinden başka gidecek bir yer bulamamanın serencamı dizginleyecek derin suları. Serin. Sıcak. Yağıyor. Yağ/an. Yakan… Sözlerimle yüzün gelsin istiyorum asırlık yollardan, bir gülümseme bahşedeyim ki sana, bin yıllık hüznün örtülsün. Yusuf çıksın kuyudan, balığın karnından Yunus, gökten İsa… Ben. Neredeyim ya? Tufandan önce miyim sonra mı? Ne tufanlar görmedi mi insanlık? Okumadı mı? İnsan, neyi okur neyi anlar ki? Hal okumadıktan sonra. Gözlerimdeki derin manayı okuyacak bir göze denk gelememişsem yarım yüzyıla sekiz yıl kala, öyle mi? Doğdum doğalı ben de herkes kadar yaşıyorum oysa. Yaşamak, alın yazısının hüzzam bestesi oluyor bazen. Olsun. Çanak çömlek patlasın, unutma. Akıl unutur, aklını unutsan da kalbin hep yanında. Nadide bir çiçeği incitmeden taşı kalbinde, taze baharda kalbini… Ateşin içinde güle dönen güllerle ben çıkayım ansızın karşına, elimde bolluk, bereket… Dünyanın yarım yamalak işleri dursun köşe başlarında. Pencere kenarına kurul ki iğde kokusuna zakkumların hatırlattığı zindan, hanımeli kokusunun getirdiği vuslat berhudar olsun. Yükseklerden uçsun söze gelmez dizlerim, dize gelmez gözlerim, sana varamayan ellerim, yollar… Ayrılıklardan şikâyet etmeyeyim. Söküklerini dikeyim çıkmaz sokakların, yamayayım bütün kederlerini, kader ile birleşen yüreklerin, dua ile âmin, amin, amin. Açılsın önümüzde payitahtın hasreti dindiren dingin denizi. Daha ne olsun ki senden başka, başakların filizlendiği körpe fidanların ağıtlarında. Burada, bu dünya telaşının içinde kanayan güller var, şiir için, Şehriyar’ a adanmışlık için de hiç susmadan hiç konuşmadan masallar anlatacak hazır kıta bir yürek…

Bitsin istiyorum artık. Uzamasın. Dünya telaşında, telaş etmeyin naraları! Çılgınlığım. Muhtelif rivayetlerle daha güzel bir dünyanın imkânı üzerine kamp kuruyorum gündüz gözüyle. Sırattan geçirecek yükte hafif dizelerle, üzgün kedileri de gazelleri de tarihin şanına emanet ederek bir lahza yanında olmak, fikrimin ince gülüyle. Yaygarası kopsun dünyanın, kumrunun şarkısıyla gökdelenlerin zeminlerinde, salası okunsun. Dubleksler, başımı döndürüyor. Kararıyor aydınlık. Ters. Düz. Sen ara, bul, ol! Çok yaşa. Gül, gülümse. Kulakları çınlasın hüsranın, gözleri dalsın okyanusa çölün güzeli leylanın, mecnunların. Yanımdasın. Oysa çok geç kalmış bir telaşın sonundasın uzaklarda. Masallar ülkesinin sultanı, sen bahtiyarlığımsın benim. Bahtımın rüzgârına kapılmış yasemin kokulu gülen gözüm, ağlayan yanım, yarım tarafım, güneşe sapan taşım, kuşlara takılıp gittiğim akıl, şairlerin şahım olsam da o bir ah’ım, sergüzeşt.

Bitmesin. Biten dünya telaşı olsun yalnız. Vazgeçmemeyi öğrensin, hissetsin, bilsin ruhum. “Bilmem ki nemsin?” Bilmeyeyim. Bilme. Kim bilmiş ki eksik yanını. Kim bulmuş? Bulayım. Tamamlandığım… Noksan kalsın telaşı dünyanın. Hem acı diyorum ya, evrensel olan, acıyarak âşıklara… Şiirler olmasaydı, hem bu şairler de olmasaydı bu kadar fiyakalı durmazdı üzerimizde hayat, aşk acısı. Diş ağrısından farkı kalmazdı kalpteki ağrının. Kalmanın. Reçeteli. Reçetesiz. Yaşamak… Kana kana topraklara karışan kar suları gibi sesin, soluğun, sessizliğin karışsın istiyorum küllü sularla yıkanmış saçlarıma, ipek gibi yumuşacık. Gün bitse de. Bitmeyen güneş, gülüşün… Gitme… Kal… Benimle… Dünya telaşıyla, iş, güç vesaire. Dünya telaşından çok uzakta bir yerlerde. Telaşsız. Uzayan ömrüme… Çünkü kısa ömür uzar belki de. Haklısın. Öylece…

0
0
0

İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

Popüler Yazılar