Nasıl anlatsam ki bilmem, bilemem. Ölüm, nefes almayı unutmak mı? Yoksa dönüp gerçeğe dokunmak mı? Ummalı bir nefeste mi ki can? Yoksa kafeste mi? Zamanın bekçileri değil miyiz? Hepimiz. Kafiyeli sözlerle doğmadık ki? Zaman seyreltti umutlarımızı. Bu heceleri biz uydurmadık ki? Yavaş yavaş oturdu taşlar yerine. Anlamak güç biliyorum. Ama […]
Mehmet Geçer
Bir pare çalınmış anılardan Eski bir fotoğraf. Bu iki renk kadar ağır, Siyah ve beyaz. Aşınmış çekmecem de, Bırakmışım, gibi. Tarifsiz. Belki, Bir eksiğiz, Bir fazla, Bir türlü tutunamadığımız Sığınamadığımız, Kararsızlık çemberinin. Köşesindeki, Şu yalan Zaman’da. Bırakın koşuşsun, Neşesini anlatamadığımız. Çocuklar.
Tülbent sokağında Günler sensiz kalır. Kim bilir belki, Düşerim aklına. Bir köşesinden, Anıların. Yüksekteki ışıklardan Bir gece toplarım. Ansızın. Yolcuyum. Mavi bir ıslık çalar, Penceremi. Işıklar ışıklar kovalar. Yaşarken içimde Taşıdığım ölümü, Unutturan. Bakışlarına, Denk gelen, Gözlerimden. Öylesine ölesiye Bakarken sana. Yeşilin en güzelini, Koparırım oysa. Kahverengiden.
Sensizliğin, Tülbent sokağında. Kuş olsa hayallerim. Düşer, Payına bir çift kanat. Gökte durmayan turkuaz’ın, Şafağında, Tutunmuş gece. Gün toprağıma. Bin bir tonuna, Kahverenginin. Tülbent sokağında. Ihlamurlar aldanıp, Çiçek açmış, Kaldırımlar güpegündüz. Kelebekler rengârenk baharı, Kuşatan. Beni kaygısız zaman, Yalancıktan. Renklenirsin aklımın gölgesinde. Alıkoyamadan her an. Tülbent sokağında Tutundum bulut yüküne, […]
Şu seni sevmek. Gündüz yıldızların görünmesi gibi tuhaf, Kaldırıp başımı baksam, gökyüzüne. Kırpsam gözlerimi; İner mi gece? Alıp gözyaşlarımı avuçlarım ortasına, Bulutlara serpsem, Düşer mi yağmur? Düşlerimi kâğıttan uçak yapsam, Çırpsam esen rüzgârı, Haber salıp turkuaz denize, Bırakıp, bir kuşkanadı hasreti, Uçar mı? Atıştıran her bir tanenin, peşinden. Koşuşsam, yakalayıp […]
Yine bir vuslat dönüşü. Haddini aşınca yokluğun, Unutkanlıklarımı sevip Bozuk, musluğu açarım. Ellerimi, dokunuşlarından, Gözlerimi, bakışlarından, Aklıma gelince bir damla olup düşen özlemini yıkarım. Kahverengi gardırobuma bakıp Seni kıskanan hayallerimi çıkartırım; Düşlerimin gövdesinden. Yine bir vuslat dönüşü, Seyre dalarım gökyüzünü. Bulutlar yaprak döker. Ama bilmez ki toprak, Sen koktuğunu.
Rüzgâr yeline tutunmuş yaprak, Kuş cıvıltısına düşerken yağmur. Bir deniz suskunluğu var havada; Mavi bir özlem çekerken içim… Umut açar gökkuşağı, umarsız, Tutundukça incecik, bakışlarına. Çimen kurusu avuçlarından yeşerir, Ağaçlarım, dallarım benim.