“P” = Platonik
Fuzuli; takma adını hem boş işlerle uğraşan- sözleri çok da önemli değildir ona göre- hem de fazilet sahibi erdemli anlamına geldiği için bu adı almıştır. Her ne kadar şiirini boş uğraş diye niteleyerek tevazu yapsa da şiiri derin lirizmini aktarmak amacıyla kullandığı bir mecradır. İlim her ne kadar bilginin temeli olsa da:
‘‘İlim kesbiyle paye-i rıfat, arzu-yı muhal imiş
Aşk imiş her ne var alemde, ilim bir kıyl-u kal imiş’’
Dünyada her ne var ise sebebi aşktır, ilim sadece dedikodu etmektir. Çünkü bilmekle hissetmek farklı şeylerdir. Biri akılla yapılır diğeri yürekle. Akılla yürek birbirine zıttır, birinin olduğu yerde diğeri barınamaz. Fuzuli ise yüreğini seçmiştir. Aşk derdiyle hoştur yüreği:
‘‘Aşk derdinden hoşem,el çek ilacımdan tabip,
Kılma bana derman ki, helâkım zehri dermanındadır”
Yaşamının temeli yüreğinde duyduğu derin ve karşılıksız sevgidir. Platonik aşkı anlayabilmiş en nadir şairlerdendir. Bundandır ki Leyla ile Mecnun mesnevisini kendisinden daha güzel daha dokunaklı yazan çıkmamıştır. Nitekim mesnevide Mecnun’u babası düçar olduğu aşk belasından kurtulması için onu Kabe’ye götürür. Mecnun Kabe’nin örtüsüne sarılarak şu duayı etmiştir:
‘‘Ya Rab bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni’’
Derdiyle hoştur razıdır aşkın elemlerinden, onu hayata bağlayan sevdiğine kavuşma umududur. Kavuşmanın kendisiyle ilgilenmez çünkü her kavuşma beraberinde ayrılığı getirir. Kavuşmadan sonra yaşayacağı ayrılık kat be kat fazla olacağı için muradı kavuşmak değil, kavuşma hayaliyle bir ömür yanmaktır. Izdırap çekmek, hüzün ve melankoli şairliğini besleyen yegâne unsurdur. Nitekim bunu da o meşhur dizesinde:
‘‘Bende Mecnun’dan füzûn aşıklık istidadı var
Aşık-ı sadık menem, Mecnun’un ancak adı var’’
Izdırabını bu derece derin yaşamasının sebeplerinden biri de Bağdat’ta doğup yaşamış olmasıdır. İstanbul’a uzak yaşamıştır. Bu sebeple de şiirleri hak ettiği değeri bulamamıştır. Yine de şiirlerindeki derin lirizm, zengin mana iklimi şairin yaşarken dikkat çekmesine engel olmamıştır.
Zamanının şairlerine göre şairliğinden gelir elde edememiş olsa da dili kullanırkenki ustalığı, şiirlerinin kolay yazılmış gibi görünmesi – Sehl-i Mümteni – şiirlerini asırlar sonra bile hâlâ mükemmel kılmaktadır. Şiirleri yazılmaya kafiye uydurmaya çalışılmamış da yürekten irticalen doğmuştur sanki. Yine de bazı dizelerinde kendini İstanbul’dan uzakta yaşadığı için bahtsız, kimsesiz saymaktadır.
‘‘ Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı’’
Kanuni’ye sunduğu bir şiir sebebiyle hediye edilen tımar gelirini alamamış ve o meşhur Şikâyetname’yi yazmıştır. Meşhur mektubu zamane bürokrasisini eleştirir ve şu güzel manzumeyi hediye eder edebiyatımıza:
“Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar”
Fuzuli Türk edebiyatının en önemli lirik şairidir. Aşkı bu kadar naif ve lirik yansıtan çok az sayıda şairden biridir. Biz yine onun şu dizeleriyle ruhunu şad edelim:
“Ger derse Fuzuli güzellerde vefa var
Aldanma şair sözü elbette yalandır”
0
0
0